hiçbir yerden hüzün ve umutla

Uzun zamandır ürper(e)meyen içimi ürpertti Metis Ajanda. Önümüzdeki yıl seni daha çok elimde tutacağım. Hatta günlük olarak kullanmaya gayret edeceğim ve esdikçe kafama sıkıldıkça hiçbir yere ait olmamaktan okuyacağım içindeki tüm metinleri. Şimdilik baktıklarım şok etmeye yetti beni: Robert Sheckley, Mevki Uygarlığı; Margaret Atwood, Ölü gezegende bulunan zaman kapsülü, Mim Savaşları içinde.

Metis Ajanda 2017 ne iyi ettin de geldin. Bu yıl başka bir güzel gördüm seni. Beni mi okudun, beni mi yazdın. Ben mi yazayım sayfalarına bence zamanın okumasını. Ben seni çok sevdim. Hoş geldin hiçbir yerden.

Hazırlayanlar Özde Duygu Gürkan ve Eylem Can’a, kapak tasarımı için Emine Bora’ya, katkıda bulunanlara ve Metis Yayıncılık’a teşekkürler. Eksik olmayın.

Sunuş yazısından önce Mevki Uygarlığı‘ndan olan alıntıyı paylaşmadan edemeyeceğim:

İlaç bağımlısı olmamak Omega Devleti’ne karşı işlenmiş ağır bir suçtur. Kesintisiz ilaç kullanmak her yurttaşın zorunlu bir ayrıcalığıdır. Çok iyi bilindiği gibi, bu ayrıcalıkların kullanılması gerekir, aksi halde yitirilirler. Ayrıcalıklarımızı yitirmek özgürlüğümüzün taşını yitirmek olur. Bu nedenle bu ayrıcalığı reddetmek ya da kullanmamak büyük ihanete eşdeğerdir. İlaçlar pek çok amaca hizmet eder. Ama Devlet açısından şunu söyleyebilirim size: Bağımlı bir halk sadık bir halktır; ilaçlar büyük bir vergi kaynağıdır ve ilaçlar bizim tüm yaşama biçimimize örnek oluştururlar.

Enfes sunuş yazısı:

Filler tepişirken çimenler ezilirmiş…

Ama çimen deyip geçmemeli. Tek tek cılız görünür belki; böğürüp duran, gövdelerini oradan oraya savuran dev yaratıklar ezip geçiveririz sanırlar; oysa yeryüzünün her yanını kaplayan, birlikteyken okyanus dalgaları gibi salınan, kolay yok edilemez bir türdür çimen.

Yersiz hissedersiniz bazen kendinizi, yersiz yurtsuz ve çaresiz. Sözünüzü duyan yoktur, sözünüzü koyacak yer yoktur. Kendi ülkenizde sürgün gibisinizdir, “kış ruhu” ele geçirmiştir sizi. “Aklımı henüz kaçırmadım, canımı şimdilik kurtardım,” deyip avunmaya çalışmak beyhudedir.

Madem böyle bir çağ düştü kaderimize, hüznümüzde boğulmak yerine birbirimizin hayallerinde bir ülke aramaya girişelim dedik, biz de. Yılların ötesindeki, kilometrelerin berisindeki hayalperest akılların peşine düştük. Dehşet de çıktı karşımıza hayret de. Günün zulmünün karanlığı geleceğe yansıdı, geçmiş mücadeleler çatlaklardan ışık sızdırdı. Terravenenum ve Terradulcium’da dolaştık, korkunun yanında umut zerreleri bulduk: Ajandayı hiçbir yerden getirdik.

Evet, dünya barbarlık belgeleriyle dolu; evet, donmuş ütopyalar tehlike taşır; ama günün dertlerini aşıp yeni imkânlara açılmak da ancak hayal kapısını açık tutmakla, aklın ümitsizliğine yüreğin ümidiyle yanıt vermekle mümkün.

Hem Edip Cansever “Umudu dürt / Umutsuzluğu yatıştır,” diye vasiyet etmiş bize.

O halde gelin “cehennemin ortasında cehennem olmayan kim ve ne var” arayalım bu yıl, ve yaşatalım bulduğumuzda.

Güzel bir yıl dileğiyle…

0000000721080-1

http://www.metiskitap.com/catalog/book/36272

Yorum bırakın