İnsan Eyleminin Nedenselliği ya da Yalnızca Aşk

Milan Kundera’nın Roman Sanatı adlı eserinden bir alıntı:

Levin’in malikanesinde bir kadınla bir erkek, yalnız ve hüzünlü iki insan karşılaşır. Birbirlerinden hoşlanırlar ve hayatlarını gizlice birleştirmeyi arzu ederler. Bunu birbirlerine söylemek için sadece yalnız kalabilecekleri bir fırsat çıkmasını beklemektedirler. Sonunda bir gün, mantar toplamaya çıktıkları ormanda buluşurlar. Heyecandan konuşamamaktadırlar, o anın geldiğini ve bunun kaçıp gitmesine izin vermemeleri gerektiğini bilmektedirler. Uzun bir sessizlikten sonra kadın birden, “iradesinin dışında, elinde olmayarak” mantarlardan söz etmeye başlar. Sonra gene sessizlik olur, erkek ilan-ı aşk etmek için sözcükler ararken aşktan söz etmek yerine, “hiç beklenmedik bir itki”yle o da mantarlardan söz etmeye başlar. Dönüş yolunda çaresizce ve umutsuzca, hala mantarlardan konuşmaktadırlar, çünkü asla, asla aşktan konuşamayacaklarını bilmektedirler.

Eve dönen erkek kendi kendine, ölen metresinin anısına ihanet edemeyeceği için aşktan konuşamadığını söyler. Ama biz biliyoruz: Bu onun kendini avutmak için öne sürdüğü sahte bir nedendir. Kendini avutmak için mi? Evet. Çünkü insan, eğer bir nedeni varsa bir aşkı kaybetmeye razı olur. Aşkı hiç sebepsiz kaybettiğinde ise kendini bağışlayamaz.

Bu çok güzel küçük epizot, Anna Karenina‘daki en büyük başarılardan birine, insan eyleminin nedensiz, hesaplanamaz, hatta gizemli yanını ışık altına koymasına ilişkin bir mesel gibidir.

Milan Kundera, Roman Sanatı, Can Yayınları, 2012, 4. Baskı, Sayfa 61-62.