Soğuktan Korkmayan Tek Kuş

Çok da uzak olmayan bir geçmişte öyle bir kış yaşandı ki, böylesi hiç görülmemişti. Gayet normal bir şekilde başlamış, bahar aylarına doğru sinsice ilerlemiş, yaz boyunca esip kavurduktan sonra sonbaharı kalın bir kar örtüsüyle kaplayıp, inanılmaz uzunlukta bir kışa dönüşmüştü. Öyle ki, insanlar bir zamanlar başka mevsimler de olduğunu unutmuşlardı.

Sabahtan akşama kadar durmaksızın kar yağıyor, ortalığı buz kesiyor, sıcaklıklar bıkıp usanmadan hep eksi dereceleri gösteriyordu. Gündüzleri güneş, çok uzaklardaki bir yirmilik ampul gibi görünürken; geceleri de ay, bir vanilyalı dondurma dilimini andırıyordu.

Koca bir yıl geçti.

İnsanlar soğuğa alıştı. Artık kimse bikini falan satın almıyordu; güneş yağı ve saç bonesi arayan da kalmamıştı. Islıkla neşeli bir ezgi çalmaya kalkışanın kafasına bir şaplak indiriyorlardı. Neşelenmek için bir neden yoktu. Sevinilecek hiçbir şey yoktu.

Artık Bahamalar’da ya da Tahiti’de havanın nasıl olduğunu merak eden kalmamıştı, çünkü dünyanın her yanında hava aynıydı. Artık hiç kimse seyahate çıkmıyor, birilerine posta kartı atmıyor; herkes evinde oturup bir şeyler olmasını bekliyordu.

Gelmiş geçmiş en uzun kıştı bu.

***

Böyle başlıyor kitap. Gelmiş geçmiş en uzun kış. Peki çocuk kitabı mı? Evet umarım tüm çocuklar bu kitabı okur, anlar ve içselleştirir. Ama bu kitap bir çocuk kitabından daha fazlası.

Hayatınıza tahakküm kurmuş zorbalar mı var? İşte bu kitapta da insanların elinden baharı almış, onları kışa mahkum etmiş bir zorba var. Ve kimse bir şey yapmıyor. Herkes kabüllenmiş olan biteni. Ancak bir çocuk “bir şey” yapmaya karar veriyor. Ve sonunda dünyaya baharı getiriyor. Lütfen zorbalara karşı sessiz kalmayın. Onların tek diledikleri kurdukları devran ne olursa olsun, ne pahasına olursa olsun devam etsin.

Yorum bırakın