Halil İnalcık Çevirisi ile ABD Tarihi Okumak

Öncelikle Halil İnalcık Hoca’nın kitaba yazdığı önsöze referans vererek kitabın ve çevirinin hikayesi ile başlamak istiyorum. İkinci Dünya Savaşı sonrasında (1951) tamamlanan eserin ilk Türkçe baskısı (Varlık, 1961) Soğuk Savaş’ın başlarında ülkemizin ABD ile yakınlaştığı döneme denk geliyor. Türkiye’nin NATO’ya girdiği, Kore Savaşı’na katıldığı yıllarda Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi’nde seçmeli olarak ABD tarihi dersi okutulması kararlaştırılır. Her yıl bir Amerikan tarihçisi davet edilir. Sonrasında bu dersi bir Türk’ün vermesi kararlaştırılıp, Halil İnalcık Hoca da 1957 yılında ABD tarihi derslerini izlemek üzere Harvard’a gönderilir. Halil İnalcık Hoca bu kitabı Türk öğrenciler için bir ders kitabı olması maksadı ile tercüme etmiştir. Halil Hoca bu önsözde yazarlardan Nevins’in genel siyasi tarih, Commager’in ise Amerikan düşünce tarihi alanında otoritelerden olduğunu belirtmektedir. Kitap günümüzde Doğu Batı Yayınları tarafından basılıyor. Doğu Batı ilk baskıyı 2005 yılında yapmış, en son 6. Baskısının yapıldığını gördüm. İnalcık Hoca önsözde yazarların “küçük ve zayıf bir milletin koca kıtada … yayılışı, sonra dünyada en güçlü bir devlet haline gelişi eşsiz bir destandır” sözlerini alıntılayarak, Osmanlı’nın da ufak bir beylikten çeşitli menşeden çeşitli dine mensup cemaatleri, eşitlik ve hoşgörü prensiplerine sadık kalarak muazzam bir egemenlik şemsiyesi altında beş yüz yıl toplayan başka bir destan yazdığını parantez içinde aktarır.

Yazarların önsözünden alıntı yapmadan edemeyeceğim bazı kısımlar var. Tarihten öte “Amerika’nın Anlamı” olarak okuyabileceğimiz bu bölümler: “Büyük milletlerin en genci olmakla birlikte birçok bakımdan en dikkate değer olanıdır. Çünkü Amerika tarihi, insanoğlunun tarihini bu kısa zamanda bir kere daha özetler ve politik, ekonomik ve sosyal kurumların gelişimini daha yakından gözlerimizin önüne serer.” “Amerika, tarihinin kısalığına rağmen bugün dünyada en eski cumhuriyet ve en eski demokrasiye sahiptir. En eski yazılı anayasa yönetimi altında yaşamaktadır.” “Amerika, adeta tarihin ilk altı bin yıllık devresini atlayıvermiş ve tarih sahnesine cesur ve olgun bir şekilde çıkıvermiştir.” “Amerika, tarihte ulusların karışması, dini hoşgörü, sosyal eşitlik, ekonomik imkan ve siyasi demokrasi alanlarında şimdiye kadar girişilmiş en iddialı deneyimi temsil eder.” Son olarak alıntılanmasa eksik olacak bir bölüm: “Küçük ve zayıf bir ulusun, koca bir kıtada bir baştan bir başa hızlıca yayılışı dramının ve birkaç dağınık koloninin en güçlü bir devlet haline gelişinin Yeniçağ tarihinde bir benzeri görülmemiştir. Bizim dağ geçitlerimiz, Ortaçağ feodal hisarları kadar değişik bir güzelliktedir, şehir toplantılarımız kral sarayları kadar görkemli, çeşitli uluslara mensup insanların Amerika’nın içerilerine doğru üşüşmesi Normanlar’ın veya Araplar’ın yayılışı kadar heyecan vericidir ve bizim Washington, Jefferson, Lincoln gibi ulusal kahramanlarımız başka herhangi bir ulusun kahramanlarıyla boy ölçüşebilecek güçtedir.”

Kitabın dili genel olarak çok akıcı, bazı bölümlerde biraz fazla detaya girilmiş gibi gelse de genel okuyucu için çok iyi bir metin olduğunu düşünüyorum. Koloni döneminden başlayarak, kolonilerin kurulması, Fransızlarla savaş, İngiliz İmparatorluğu ile ilişkiler, Devrim-İngiliz İmparatorluğundan kopuş,  Anayasa’nın oluşturulması, yeni devletin kurulması, diğer kolonilerle ve Kızılderililerle ilişkiler, kölelik, İç Savaş; ve sonrasında Modern Amerika’nın kurulması, büyük endüstrilerin ortaya çıkışı, ticaretin yükselişi, tekeller, tröstler, işçiler, göçmenler, Batı’nın yükselişi, çiftçiler, Amerika’nın bir dünya devleti olması, Birinci Dünya Savaşı, Miletler Cemiyeti, Büyük Buhran, New Deal ve nihayet İkinci Dünya Savaşı. Kitabın konularını genel olarak böyle sıralayabiliriz. Ancak bir kez daha belirtmek istiyorum ki, yazarların dili kesinlikle sıkıcı değil ve ABD tarihini bir “destan” olarak algıladıkları nispette, epik de bir dil kullandıklarını düşünüyorum. Bir roman tadında okuyabilirsiniz bence eseri, başrolüne Amerika’yı alarak. Yazarlar da kitabın bilim adamları için değil, tarihle uğraşmayan halk için yazıldığını belirtmişlerdir.

Kitabı ABD’nin bugünkü toplumsal, siyasi ve ekonomik yapısının temellerinin nasıl atıldığının bir metni olarak okumak lazım. Ancak kitabın yazıldığı dönemi ve o dönem Amerikan toplumunun sosyal ve politik yapısını da dikkate aldığımızda kitapta milliyetçi bir destansılaştırma kokusu da alabilirsiniz.

Kitaptan birkaç konuya ayrıca değinmek istiyorum. İlki yazarların koloni çağının mirası olarak anlattığı husus. ABD topraklarında başta farklı Avrupalı güçlerin kolonileri vardı. Ama Kuzey Doğu’da görece küçük bir coğrafyada kurulu olan İngiliz Kolonisi Birleşik Devletlerin temelini oluşturdu. Neden güçlü İspanyol ve Fransız kolonilerine karşın nispeten daha küçük bir coğrafyaya hakim İngiliz kolonisi galip çıktı. Yazarlar yalnız İngilizlerin, kolonistlere gerek seçmenlerin, gerekse milletvekillerinin gerçek siyasi sorumluluklarının olduğu halk meclisleri ve hükümetler kurma izni verdiğini, İngiliz kolonistlerin İngiltere’deki söz, basın ve toplantı hürriyeti gibi değerlere bağlılıklarının, siyasi deneyim ve uyanıklıklarının daha baskın olduğunu belirtiyorlar. İngiliz kolonisinde her türlü ırk ve din hoşgörüye açıktı ve bu toplumda her yeni üye eşit hayat kurma imkanına ve temel genel eğitime ulaşıma sahipti. Belki de en önemli belirleyici olarak küçük bir toprakta kurulu koloni bireysel girişim özgürlüğüne diğerlerine göre daha bağlı idi. Yazarların sözleri ile “Fransızlar ve İspanyolların hakim oldukları yerlerde, kişisel çabayı tüketen tekellere, İngilizler kendi kolonilerinde asla izin vermemişlerdi.”

İkinci olarak ABD kültüründeki silah kullanımı yoğunluğunun tarihsel kaynağı olabileceğini düşündüğüm “Tomahawk hakkı” alan ıssız arazilerde yerleşip tarla açan, mısır ve buğday eken insanlar üzerinde durmak istiyorum. Ard-Ülke denilen bölgeye yerleşmiş bu insanlar Kızılderililerle bazen dost olmakla birlikte çoğunlukla silahlı mücadele eden, ıssız coğrafyaların gözükara insanlarıydılar. Silah onların en önemli dostuydu.

Son olarak 19. yüzyılın sonlarına doğru yükselişe geçen tröstlere ve tekellere değinmek istiyorum. “Lincoln’ün sağlığında Birleşik Devletler, küçük girişim sahiplerinden oluşan bir ülkeydi.” Federal sistem içinde, daha liberal eyaletlerde yoğunlaşan şirketler güçlerini artırmaya başladılar. İlk büyük tröst olarak Standard Oil ortaya çıktı. Petrol tröstünü diğerleri izledi, pamukyağı, keten tohumu, kurşun, viski, şeker, kibrit, tütün, lastik ve sığır. Bu dönemin bazı isimlerini saymak bile yeterli sanırım: Rockefeller, Carnegie, Duke, American Tobacco, Western Union, United States Steel, J.P. Morgan. Morgan demişken, Woodrow Wilson’ın sözünü de aktarayım: “Bu ülkede büyük tekel, para tekelidir.” Bu dönemde ünlü Sherman Antitrust Act de kabul ediliyor 1890’da. Ama bu kanundan sonraki on yıl en büyük ve en önemli tröstlerden bazılarının kurulduğu dönem oluyor.

Bir de 19. yüzyılın sonunda ortaya çıkmış tröstlere bakarken günümüzün en iyi üniversitelerinin adlarına dikkat etmenizi isterim:

University of Chicago: 1890’da Rockefeller’in bağışı ile kuruluyor.

Duke University: Duke ailesi American Tobacco Company’yi Durham’da kuran ailedir.

Carnegie Mellon University: Kökeni Carnegie Technical Schools’a dayanır. Kurucusu Andrew Carnegie’dir. Pittsbrugh’da Carnegie Steel Company’yi kurmuştur.

Vanderbilt University: 1873’de dönemin en zenginlerinden Vanderbilt ailesi tarafından kurulmuştur.

Tam bu noktada ilk kolonist dönemde kurulmuş Harvard ve Yale ile University of Chicago’nun ekonomi literatüründeki duruşlarını da düşünmek çok keyifli olur. İktisat düşüncesinde “saltwater” ve “freshwater” ayrımı ile dile getirilen müdahaleci ve serbest piyasacı iki temel okul arasındaki farktır bu. Keynes’in açtığı dönemin etkileri altında kalan “Saltwater” okulları arasında Harvard, Yale, Princeton, Columbia, University of Pennsylvania, Berkeley, University of California vardır. Serbest piyasacı “Freshwater” tarafında ise 1960 ve 1970’lerde Friedman ve Lucas ile öne çıkan University of Chicago ve Carnegie Mellon vardır. “Saltwater” okulları arasındaki Harvard, Yale, Columbia, Princeton hepsi de koloni döneminin, tröstlerin olmadığı dönemin okullarıdır. “Freshwater” okullarının kurucuları ise zengin tröst sahibi ailelerdir. Bu analizi literatürde okumadım, eksik ya da yanlış da olabilir. Ama kitabı okuduğumda aklıma gelen hususlardan birisiydi paylaşmadan edemedim.

abdtarihi

Künye

  • Yayınevi: Doğu Batı Yayınları
  • Orjinal Adı: A Pocket History of United States
  • Çeviren: Halil İnalcık
  • Baskı: 4. Baskı Mart 2005
  • Sayfa Sayısı: 453
  • ISBN: 975-8717-11-1
  • Ebat: 15, 5 X 23,5
  • Etiket Fiyatı: 25 TL

Yayınevi tanıtım notu:

ABD tarih son iki yüzyılda dünya tarihine damgasını vurmuştur. Kıtanın gerçek sahibi Kızılderililer’in yerinden edilişinden itibaren dünya hakimiyetine uzanan bir imparatorluğun ilginç hikayesi… Yankeeler… Kızılderililer… Zenciler…. Köleler…. İşçiler…..
Dünyadaki uygarlıkların binlerce yıldan bu yana ürettiği bilgiyi ve teknolojiyi sanki başka bir gezegene ayak basan dünyalılar gib büyük bir açgözlükük, ihtiras ve şiddetle bu topraklarda uygulamaya koyuldular.
Bu göçmenler, çoğunlukla kendi ülkelerinden dışlanmış, hor görülmüş, sürülmüş ya da ezilmiş kişilerdi.
İşte bu roman tadında okuyacağınız bu kitabın, arşiv çalışmalarının önemini her fırsatta vurgulayan değerli tarihçimiz Halil İNALCIK tarafından çevrilmiş olması da kültür uygarlık problematiği bakımından ayrıca anlamlıdır.

Yayınevi linki:

http://www.dogubati.com/kitaplar/tarih/abd-tarihi-28

Yorum bırakın